Kaotik Yapı Ne Demek? Düzen Sevenlerin Kabusu, Hayalperestlerin Cenneti Bir sabah kalkıyorsunuz, mutfakta kahveniz taşmış, kediniz perdeyi tırmalamış, e-posta kutunuz dolmuş, saçlarınız da fizik kurallarını hiçe sayıyor. Tebrikler! İşte kaotik yapının içindesiniz. Merak etmeyin, bu yazıda size karmaşayı çözmeyi değil, onunla dalga geçmeyi öğreteceğim. Çünkü kaotik yapı dediğimiz şey, bazen bir evin salonu kadar dağınık, bazen de evrenin kendisi kadar büyüktür. Hazırsanız, bu absürt ve eğlenceli dünyaya birlikte dalalım. Tanımıyla Başlayalım: Kaotik Yapı Nedir? Öncelikle ciddi bir giriş yapalım (ama çok da ciddi değil): Kaotik yapı, belirli bir düzenin, planın veya hiyerarşinin olmadığı, olayların tamamen öngörülemez şekilde geliştiği sistemlere verilen…
Yorum BırakKoleksiyon ve Hikaye Yazılar
3 Ocak Günberi Nedir? Toplumsal Yapının Gölgesinde Bir Yaklaşım Bir Sosyoloğun Gözünden: Evrenin Döngüsünde İnsan Toplumunun İzleri Toplum, tıpkı evren gibi döngüseldir. Her yıl yinelenen olaylar, insan yaşamının ritmini belirler. Ben bir araştırmacı olarak, doğadaki her döngüde toplumun kendine ait bir yansımasını görürüm. “3 Ocak günberi” dediğimiz olay, yani Dünya’nın Güneş’e en yakın konuma geldiği an, yalnızca astronomik bir gerçek değildir; aynı zamanda toplumsal bir metafordur. Çünkü toplum da tıpkı Dünya gibi, bir merkeze — bir güce, bir değere, bir ideale — yaklaşır ya da uzaklaşır. Her birey, bu çekim alanında kendi yörüngesini çizer. Tıpkı Güneş’in Dünya’yı ısıtması gibi, toplumsal…
Yorum BırakKant Neyi Buldu? Aklın ve Kalbin Yolculuğunda Bir Keşif Hikâyesi “Bazı sorular vardır ki, onları sormadan yaşamaya devam edebiliriz. Ama bir kez sorduk mu, artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.” İşte bu yazıda size, yalnızca felsefenin değil, insan olmanın da en derin sorularına cevap arayan bir yolculuğun hikâyesini anlatacağım. Kahramanlarımızdan biri aklın stratejisini temsil ediyor, diğeri ise kalbin sezgisini… Tıpkı Kant’ın kendisi gibi, biri ‘ne bilirim’i, diğeri ‘ne hissederim’i sorguluyor. Ve sonunda buldukları şey, sadece bir felsefi fikir değil; insanlığın anlam arayışının ta kendisi oluyor. Başlangıç: Bir Soru Her Şeyi Değiştirir Mehmet, genç yaşında bilime tutkuyla bağlı bir mühendisti. Hayatta…
Yorum BırakKaynakların Sınırlılığı, Seçimler ve Sağlık: Ekonomistin Sırt ve Göğüs Ağrısı Üzerine Düşünceleri Bir ekonomist için her karar, kaynakların sınırlılığıyla başlar. Zaman, para ve bilgi… Hepsi kıt kaynaklardır. Sırt ve göğüs ağrısı yaşayan bir birey için bile bu durum geçerlidir. “Hangi doktora gitmeliyim?” sorusu, yalnızca tıbbi bir tercih değil, aynı zamanda ekonomik bir karardır. Çünkü bu seçim; zaman, maliyet, risk ve getiri dengesi içinde şekillenir. Ekonomik bakış açısıyla değerlendirildiğinde, sağlık sisteminin bir piyasa olduğu, bireyin bu piyasada rasyonel bir tüketici gibi davrandığı söylenebilir. Sağlık Piyasasında Arz ve Talep Dengesi Sırt ve göğüs ağrısı gibi belirtiler, hem kas-iskelet sistemi hem de kardiyovasküler…
Yorum BırakKamulaştırmayı Kim Yapar? Farklı Bakış Açılarıyla Derinlemesine Bir Değerlendirme Herkese merhaba! 🌿 Toplumsal meseleleri sadece tek bir bakış açısından değil, farklı gözlerle değerlendirmeyi seven biri olarak bugün sizlerle oldukça önemli ama bir o kadar da tartışmalı bir konuyu ele almak istiyorum: kamulaştırma. Yani bir başka deyişle, devletin ya da yetkili kurumların kamu yararı amacıyla özel mülkiyeti elinden alma süreci. Bu mesele, kimi için hukuki bir zorunluluk, kimi içinse kişisel bir mağduriyet hikâyesi… Peki, bu süreci kim yürütür, hangi bakış açılarıyla değerlendirilir ve bu farklı yaklaşımlar bize ne anlatır? Hazırsanız gelin, “kamulaştırmayı kim yapar?” sorusuna farklı pencerelerden birlikte bakalım 👀 —…
Yorum BırakKameriye Nasıl Yazılır TDK? Geleceğin Dili, Doğruluk ve Anlam Üzerine Bir Düşünce Hiç fark ettiniz mi, bazı kelimeler sadece bir nesneyi değil, bir dönemin dil anlayışını da temsil eder? “Kameriye nasıl yazılır TDK?” sorusu basit bir yazım meselesi gibi görünse de, aslında gelecekte dilin nasıl şekilleneceğini tartışmaya açıyor. Çünkü dil, yaşayan bir organizmadır; kelimelerin biçimi değiştikçe düşünme biçimimiz de değişir. Gelin, “kamelya mı, kameriye mi?” tartışmasını geleceğin dili üzerinden birlikte okuyalım. Kısa Tanım: Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre doğru yazım “kameriye” şeklindedir. Halk arasında sıkça “kamelya” ya da “kamariye” biçiminde yanlış kullanılsa da, TDK bu kelimeyi “bahçe, park veya açık…
Yorum BırakGözlük Camı Çeşitleri Nelerdir? Edebiyatın Işığında Görmenin ve Görülmenin Hikâyesi Bir edebiyatçı için kelimeler, dünyayı görmenin farklı biçimleridir. Her cümle bir mercek, her anlatı bir camın kırılması gibidir. Gözlük camları da aslında edebiyatın kadim işlevini taşır: dünyayı yeniden odaklamak. Edebiyat nasıl ki okurun bakışını keskinleştirir, gözlük camı da görmenin sınırlarını yeniden tanımlar. Camın kalınlığı, rengi, geçirgenliği—tıpkı anlatının tonu, dili ve teması gibi—görüşü biçimlendirir. Bu yazı, gözlük camı çeşitlerini sadece teknik birer nesne olarak değil, edebi bir metaforun uzantısı olarak ele alıyor. Camın Şeffaflığı: Anlatının Dürüstlüğü Gözlük camları, en saf hâliyle şeffaflık üzerine kuruludur. Şeffaf cam, dünyayı olduğu gibi gösterir; tıpkı…
Yorum BırakDünyadaki En Zararlı Yiyecek Nedir? Sağlığın Ötesinde Toplumsal Bir Sorgulama Bir market rafında parlayan renkli ambalajlara bakarken çoğumuzun aklına şu soru gelmez: “Bu yiyecek sadece bedenime değil, toplumuma da zarar veriyor olabilir mi?” Modern dünyada zararlı yiyecekleri yalnızca sağlık riski açısından değerlendirmek, resmin sadece bir kısmını görmek demektir. Gerçekte bu yiyeceklerin etkileri; toplumsal cinsiyet rollerinden ekonomik eşitsizliklere, kültürel çeşitlilikten sosyal adalete kadar uzanır. O hâlde gelin, bu konuyu sadece mideyle değil, zihinle ve vicdanla da ele alalım. “Zararlı” Kavramı: Kalori Saymanın Ötesinde Bir Gerçeklik “Zararlı yiyecek” dendiğinde çoğumuzun aklına fast food zincirleri, işlenmiş gıdalar veya aşırı şekerli içecekler gelir. Evet,…
Yorum BırakKelimelerin Tiyatrosunda: Gövde Gösterisi Deyim mi? Bir edebiyatçının gözünde kelimeler, yalnızca iletişimin aracı değil; birer sahnedir. Her kelime, bir duygunun, bir toplumsal tavrın, bir sessizliğin kılığına girer. “Gövde gösterisi” de bu sahnelerden biridir: kelimenin bedene, bedenin güce, gücün gösteriye dönüştüğü o edebi alan. Evet, “gövde gösterisi” bir deyimdir — ama aynı zamanda bir toplumsal mizansen, bir edebi metafordur. Bu yazıda, bu deyimi yalnızca dilbilgisel bir tanım olarak değil, anlatının, karakterin ve kültürün yansıttığı bir edebi sahne olarak ele alacağız. Deyim Olarak Gövde Gösterisi: Gücün Sözcükleşmiş Hâli Dilbilimsel açıdan “gövde gösterisi” bir deyimdir; yani sözcüklerin anlamları tek tek değil, bir bütün…
Yorum BırakEvimiz… Kendimizi en çok ifade ettiğimiz, kimliğimizi yansıttığımız, bazen küçük bir sığınak bazen de büyük bir dünyadır. Bu dünyanın düzeni ise detaylarda gizlidir: kullandığımız eşyalar, seçtiğimiz renkler, hatta gardırobumuzun boyutu bile… İşte tam da bu noktada akla basit gibi görünen ama aslında çok katmanlı bir soru gelir: 6 kapılı dolap kaç cm olur? Gel, bu soruya yalnızca bir ölçüyle değil, farklı kültürlerin, yaşam tarzlarının ve ihtiyaçların merceğinden birlikte bakalım. 6 Kapılı Dolap Kaç Cm? Temel Ölçüler ve Standartlar Mobilya dünyasında 6 kapılı dolap genellikle geniş ailelerin veya daha fazla depolama alanı isteyenlerin tercihidir. Ortalama olarak bu tür dolaplar şu ölçülerde…
Yorum Bırak